20 Mayıs 2014 Salı

Sünnet Meselesi....

       
         Pasamin sünnet hazırlıkları ufaktan ufaktan başladı. Ne zaman yaptirmaliyiz,  nerde yaptirmaliyiz, kime yaptirmaliyiz, sünnet sonrası bakım ve tedavisi nasıl olmalı.... Cevabini merak ettiğim bir sürü soru var. Umarım bu yazı sizinde aklınızdaki soru işaretlerini  giderir.
          Türkiye'de dini gerekçelerle,  dünyada ise sağlık ön planda tutularak yapılan sünnet,  erkeklerin sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlıyor.  Sünnet için en doğru zaman ise doğduktan sonraki ilk iki yıl olarak gösteriliyor.
          Basit ifade ile penis başını çevreleyen derinin kesilerek çıkarılması olarak ozetlenebilecek sünnetin bir çok yararı olduğu söyleniyor. Bunların en başında, çocukluk çağındaki idrar yolu enfeksiyonlarinin % 90 oranında azaltılması gelir. Dolayısı ile sünnet,  çocukların gereksiz antibiyotik kullanmasını önleyecek cerrahi bir mudahaledir.Bunun dışında yetişkin hayatta penis kanseri, sünnetli kişilerde çok daha az görülür. Penis kanserine yakalananların neredeyse tamamına yakını sünnetsiz kişilerdir. Ayrıca sünnetli kişilerin eşlerinde rahim ağzı kanseri de çok daha az görülür. Sünnet, böbrek ya da üriner sistem denilen idrar yoluyla ilgili belirli hastalıkları olan kişilerin enfeksiyon riskini azaltır. 

 Ülkemizde ve birçok toplumda sünnet dini gerekçeler ön planda tutularak yapılırken, batılı toplumlarda ise tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları nedeniyle yapılmaktadır. Batıdaki sünnet işlemi, klasik sünnetten biraz daha farklıdır ve 'parsiyel sünnet' olarak adlandırılır. Dünya Sağlık Örgütü'nün verileri, dünyadaki erkeklerin üçte biriyle dörtte biri arasında bir sünnetlilik oranı olduğunu ortaya koymaktadır. 

 Sağlık açısından son derece önemli bir işlem olan sünnetin komplikasyon risklerinin en az düzeye indirilmesi gerekir. Bu nedenle sünnetin; deneyimli ellerde, uygun koşullarda, uygun yöntemlerle yapılması gerekmektedir. Her yıl yüzlerce çocuk sünnetten dolayı hayatını kaybedebilmekte ya da penislerinde kalıcı hasarlar oluşabilmektedir. 

 Sünnet işlemi yaklaşık 15-20 dakika sürmekte ve her yaşta yapılabilmektedir. İşlem, enfeksiyon bulaşma riskini azaltmak amacıyla ameliyathane ortamında gerçekleştirilmelidir. Sünnet, yapılacak kişinin yaşına bağlı olarak lokal ya da genel anestezi altında yapılmalıdır. İlk üç ayda çocuklar hareketsiz olduğundan lokal anesteziyle yapılabilir. Üç aydan sonra her yaş grubunda genel anestezi altında uygulanmalıdır. Sünnetin, her yaşta uygulanabilecek bir işlem olmakla birlikte oluşabilecek psikolojik travmaların ve enfeksiyon riskinin en aza indirilmesi için doğumdan sonraki ilk iki yıl içerisinde yapılması daha uygundur. Özellikle 3-5 yaş arası cinsel kimlik kazanım dönemi olduğundan bu yaş grubunda lokal anestezi altında işlem yapılması tavsiye edilmemektedir. 

 Sünnet idrar yolu enfeksiyonlarını azalttığı için sağlıklı büyümeye katkı sağlar. Çocuklarda enfeksiyon büyüme hızını yavaşlatmakta, boy uzaması ve kilo alımına engel olmaktadır. Sünnet olan çocuklar enfeksiyon geçirmediklerinden daha hızlı büyümektedirler. 

Sünnet uygun koşullarda doğru tekniklerle yapılmışsa sonrasında sargı uygulaması yapılmaz. Böylece sargının neden olabileceği sıkıntılar (ağrı, işeme güçlüğü vb.) ile karşılaşılmaz. Sünnet sonrası erken dönemde çocuklara uygulanacak tek şey, ağrı kesici verilmesi ve lokal bakımdır. İşlem sonrası iki gün boyunca ağrı kesici uygulanması önerilir. Bunun haricinde özel bir bakım ya da tedaviye gerek yoktur. 

Sünnet edilen kişi, ilk günden itibaren banyo yapabilir. İkinci günden itibaren ise hijyenik olmak koşuluyla denize, havuza girebilir. Beşinci günden itibaren ise her türlü günlük aktiviteye dönebilir. İşlem, kişinin günlük hayatında bir değişikliğe yol açmaz. 

Sünnet edilen bebekler için de hiçbir kısıtlama yoktur. Temel temizlik koşullarına dikkat edildiği sürece bebekler; kucakta tutulabilir, banyo yaptırılabilir, bezleri bağlanabilir. 

ÇOCUK CERRAHI YA DA ÜROLOĞU YAPMALI
Sünnette dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardan biri de işlemin deneyimli kişiler tarafından yapılmasıdır. Ülkemizde sünnet işlemi genellikle çocukluk dönemindeki kişilere uygulandığından işlemi gerçekleştirecek en uygun kişiler olarak da çocuk cerrahları ön plana çıkmaktadırlar. Bunun yanı sıra çocuk ürolojisi konusunda eğitimli hekimler de işlemi gerçekleştirebilirler. Sünnetin; çocuk psikolojisinden anlayan, çocukları hırpalamadan ve psikolojilerini olumsuz etkilemeden, alanında deneyimli çocuk cerrahları ya da çocuk ürologları tarafından yapılmasında fayda vardır. 

Posted via Blogaway


Posted via Blogaway

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Oğlumun Oto Koltuğu

      Uzun zamandır gündemimizde olan ama bir türlü almaya gidemedigimiz ya daaa almaya usendigimiz,  ihmal ettiğimiz oto koltuğunu sonunda geçen hafta aldık. :) bravo bize ... Çocuğumuzun güvenliği için hiçte ihmal edilmemesi gereken önemli bir konu aslında.!
     Neyse ... konumuza dönelim biz en iyisi :)
     Oto koltugumuzu almaya gitmeden önce tabi internetten bazı araştırmalarım oldu. Kafamda ki cocugumunda kilosunu baz alarak ve de uzun süreli kullanmak, bir yenisini daha almadan hepsini bir arada cikarmak amacıyla belli markalarin 9-36 kilolugunu almakti. Bebek mağazasına gittiğimde de yine satıcıya aynı isteğimi soyledigimde satıcı "genelde herkes aynı düşünceye sahip. Bütün yaslarin oto koltuğunu 9-36 kilo aralığındaki oto koltuğunu alarak tek bir seferde hepsini çıkarmaya çalışıyorlar ancak bunun biraz imkansız olduğunu çünkü 9 -36 lik olan koltugu aldığımızda çocuk kilo aldıkca koltuğun içindeki kafa yastigini ve diğer küçük aparatları alsak bile içi dar olduğundan çocuğun O.K. içinde çokta rahat olmayacagini ayrıca çocuğun boyuda uzayacagi için ayak ve kafa kısmı boşlukta kalacağını" söyledi.  15-36 lik O.K. ise benim minik aslanim 17 aylik olduğu için onun vücut yapısına uygun değildi. 15-36 lik olan koltuklar dizayn açısından 3-4 yaş çocuğuna göre üretilmiş. 
      Özet olarak kilolu çocuklar için biz anne babalar 9-36 kiloluk olanlardan alalım kurtulalim bir seferde diye düşünüyoruz ancak çocuğun gelişim evresi buna müsade etmiyor. Her hakukarda 2 tane almak şart oluyor. Benim tercihim bu alış verisimde 9-25 kiloluk O.K. gundan yanaydi. Ileriki dönemlerde yükseltici alırım diye dusunuyorum. Tabi çocuğumuzun gelişimi nasıl olur o zamanki ihtiyaç neyi gerektirir ?.... duruma göre artık.

                         ♡♡♡ Hoscakalin♡♡♡

Posted via Blogaway

Posted via Blogaway

Posted via Blogaway


Posted via Blogaway

28 Nisan 2014 Pazartesi

Somon Baliginin Önemi ve Türk Mutfağındaki yeri




     

      Bir balık aşığı olarak bugün somon balığı hakkında biraz yazmak istedim.
      Norveç somonları, dünyanın en sağlıklı somonları olarak kabul edilir. Çok temiz ve soğuk sularda beslenen Norveç somonları, geleneksel deneyimi olan balıkçılar tarafından, asırlardır, istikrarlı ve doğal yöntemlerle yetiştiriliyor.
       Türkiye'de tüketilen somon balığı Atlantik Somonu ve Norveç'ten ithal ediliyor. Türkiye'nin denizsuyu sıcaklıkları, soğuk denizleri seven somon için uygun değil. Nitekim, Karadeniz suyunun, bu balık için yeterli soğuklukta değildir.Türkiye'de 'YERLİ SOMON' adıyla satılan tür; aslında 'DENİZALASI' dır.  Karadeniz'deki çiftliklerde yetiştirilen Denizalasının ağırlığı 800 grama ulaştığı zaman, 'GERÇEK' somonun yarı fiyatına satılarak alıcı buluyor. Piyasadakiler bu aldatmacayı biliyor; ama çoğu tüketici bu durumdan haberdar değil. Ayrıca, Denizalasına, doğal renklendiricilerle, somon havası verilebiliyor. Somon kalın kılçıklı, silindirik ve uzun etli, rengi de pembe olan bir balık. Ağırlığı 2-8 kg. arasında değişiyor. Denizalası ise kahverengimsi, sırt pulları gri, tombul, kısa eti beyazımsı; ağırlığı ise en çok 2 kg olan bir türdür.
        Bilimadamlarına göre; akıl ve ruh sağlığının merkezi olan beyin, en küçük değişim ve eksiklikten, anında etkileniyor. Besin ve mineral değeri düşük, aşırı mayalanmış hamurdan yapılan ekmek sinir sistemini bozuyor; balık gibi fosfolu gıdalar ise, beyne fayda sağlıyor. ABD'de yapılan son araştırmalarda; Omega 3, psikiyatrik rejimlerde kullanılmış ve strese karşı dirençli hale gelen bünyenin, ileride oluşabilecek; depresyon, intihar eğilimi ve manik depresif dahil, birçok psikolojik rahatsızlığı önlediği belirlenmiş. Amerikan Kalp Birliği ve Sağlık Enstitüsü, bu yeni araştırma sonuçları doğrultusunda; her yetişkinin, haftada en az iki kez, balık tüketmesini öneriyorlar. Normal bir insan için, Omega 3'ün, günde 1.2 gram alınması yeterli; melankolik ve hafif depresyondakilerin ise, 4-5 gram tüketmesi gerekiyor. Derin ve soğuk denizlerde yaşayan; somon, uskumru vb. balık türlerinin, Omega 3 açısından daha zengin olduğu da belirtiliyor.
        The Institute of Medicine’in raporuna göre ise önerilen günlük protein miktarı; hamile ve emziren kadınlar için 71 gram, yetişkin kadınlar için 46 gram, yetişkin erkekler için de 56 gram. Bununla birlikte bu değerlerin ortalama değerler olduğunu ve kişiden kişiye değişebileceğini de belirteyim. Ama şu var ki; somon yediğinizde vücudunuza ciddi anlamda kaliteli protein ve esansiyel aminoasit takviyesi yapmış oluyorsunuz. Bununla birlikte fırınlanmış ya da ızgara yapılmış somon, kalp için son derece faydalı doymamış yağ asitleri içeriyor. 85 gram somonda yaklaşık 7 gram sağlıklı yağ var; bunun 5 gramı omega-3 yağ asitlerini de içeren, tekli ve çoklu doymamış yağlar.

  

      Ben her hafta özellikle oğlum için 1 dilim somon balığı almaya ve onun çorbasını yapıp içirmeye gayret ediyorum. Oğlum şimdilik et türünü çorba içinde kabul edip yiyor çünkü. Oğluma hazırladığım iki çeşit çorba tarifi var.

 

  1) Somon balikli tarhana çorbası

Malzemeler:
  2-3 çorba kaşığı dolusu tarhana
  1,5 su bardağı soğuk su
  1 dilim somon balığı
  Tuz
   Istege göre limon suyu
 
  Hazırlanışı:
   1,5 su bardağı suyu tencereye boşalttı yorum. İçine 1 dilim somon balığını atıp balık pisene kadar kaynatıyorum.  Balık pistten sonra balık suyunu soğutup içine tarhanayi ve tuzu koyup eriyen kadar karıştırıyorum. 5 dk kadar kaynatıyorum. Pişmiş olan balıkları da kemiklerinden ve kılçığından ayırıp, etleri diddip içine atıyorum. Istege bağlı limon suyunu da eklediğim de miss gibi balık corbamiz hazır oluyor.

       2) Somon balıklı un çorbası
       Malzeme listesi  tarhana çorbası ile aynı tek farkı tarhana yerine unu kavurup koyuyorsunuz. Yine isteğe bağlı olarak içine limon suyu ve ince kıyılmış maydanoz ve dere otu ekleyebilirsiniz.

    Somon çorbası (4 kişilik)
    Malzeme:
    300 gr. Somon Fileto 
    300 gr. İnce dilimlenmiş Somon Füme 
    1 litre önceden kaynatılmış sebze suyu (havuç, pırasa, kereviz... v.b.)
    2 adet ince dilimlenmiş havuç
    1 adet ince dilimlenmiş pırasa
    1 çay kaşığı kurutulmuş fesleğen
    2 çay kaşığı limon suyu
    Tuz
    3 çorba kaşığı ince kıyılmış maydanoz.

     Hazırlanışı: Eğer gerekiyorsa, somonların kılçıkları temizlenir. İri parçalar halinde doğranır. Daha önceden kaynatılmış sebze suyuna; havuç, pırasa, kereviz ve fesleğen eklenir. 10 dakika yavaş yavaş kaynatılır. İri parçalar halinde doğranan ve üzerine limon suyu serpilen somon fileto eklenerek, 5 dakika kısık ateşte karıştırılır. Son olarak, ince dilimlenmiş somon fümeler karışıma eklenir ve 3 dakika daha kısık ateşte kaynatılır. Eğer gerekiyorsa, tuz eklenir. Üzerine maydanoz eklenen çorba, sıcak olarak servis edilir. Küp domates ve maydanozlu somon (4 kişilik)  Malzeme:  4 adet olgunlaşmış sert domates 2 çay kaşığı kıyılmış rezene 2 çay kaşığı kıyılmış maydanoz Tuz Biber 3-4 çorba kaşığı zeytinyağı 4 adet Somon Fileto (her biri 150 gr.) Sek beyaz şarap Hazırlanışı: Fırın sıcaklığı 180 °C'ye ayarlanır. Kabuğu soyulmuş ve çekirdekleri çıkartılmış domatesler küp şeklinde doğranır. Domatesler, kıyılmış rezene ve maydanoz bir kaseye koyulur. Tuz, biber ve yağ eklenerek servis zamanına kadar marine edilir. Yağlanmış bir ‘borcam' içine somonlar dizilir; tuz ve biber eklenir. Beyaz şarap, üzerine serpilir ve 10-12 dakika, fırında pişirilir. Somonlar tabaklara koyulur ve marine edilmiş sos ile birlikte servis yapılır.

     AFİYET OLSUN..

 


Posted via Blogaway

27 Nisan 2014 Pazar

Pisiğin Oluşma Sebepleri


   Pisik sorunu 6 ve 12 ay arası bebeklerde % 60' lık görülme oranıyla en yaygın cilt sorunlarından birisidir. Pisigin pek çok sebebi olabilir. Bunlardan en önemlileri:

1) Bebek bezinin hava almayı önleyici etkisi
     Bez bölgesinde artan sıcaklık, yüksek nem oranı,  bebek bezi değişimindeki tahriş, bölgedeki bakterilerde artış

2) Dışkı ve idrarın bebek bezinde maserasyonu
     PH değerindeki yükselme (7 ya da 8), dışkıdaki bazı enzimlerin aktive olması (lipaz,  proteaz,  üreteaz)
    Ikincil ve  bakteriyel çoğalma: Candida, Staphylococcus aureus...
3) Bezin cilde sürtünmesiyle oluşan tahriş

4) Uygun olmayan temizleyici kullanımı
    Sabun ve/ve ya deterjan içeren ürünler

Posted via Blogaway

Posted via Blogaway

Posted via Blogaway

Posted via Blogaway


Posted via Blogaway

Anne Sütünü Arttırıcı Yiyecekler


 

      Anne sütünü arttırıcı yiyecekler nelerdir? Bu konu hakkında çok araştırmalarım oldu, hele ki sütüm bebeğim 7 aylıkken stresten dolayı azaldığında ben kelimenin tam anlamıyla tutuşmuştum. Bebeğimi daha fazla emziremeyecek miyim diye çok ağlamıştım.  Sitelerde anne sütünü arttırıcı yiyeceklerden çok bahsediliyordu hepsini denedim. Humana still tea çaylardan genelde herkes memnundu,  aldım içitim ama genede eskisi gibi değildi sütüm. Sık sık sağmaktan bahsedildi , makina ile düzenli sağmaktan bahsedildi.  Hepsini yaptım. Mutlaka hepsini yapmam da faydali olmuştur ancak yurt dışındaki bilhassa gelişmiş ülkedeki anneler ne yapıyordu? Onlar ne yiyor ne içiyordu bu durumda? Bu soruyu sordum kendi kendime. Almanya, Danimarka ve Amerika' da yaşayan bilinçli annelerle konuşma fırsatım oldu. Hepsi ile detaylı konuştuk bu konuları.
     Almanya'da yaşayan bayan, bir doktorun eşiydi. Kendiside bu konudan muzdarip olduğunu genelde anasonlu ve rezeneli çaylar içtiğini buna rağmen dolu dolu sütünün olmadığını söylemişti.
     Amerka'da yaşayan bayandan aynı şeyleri söylemişti.
     Danimarka'da yaşayan bayan ise Danimarka'da doktorlar ve hemşirelerin bütün süt verecek annelere hatta doğuma bir kaç saati kalan bayanlara bile Malt içeceği ( alkolsüz bira diye geçiyor ) içirdiklerininden bahsetmişti. :) aynı tepki bende de oldu. Ne daha doğurmamis bayanlara bile mi? Buradaki amaç doğuma 3-4 saat kala bayanlara da malt içeceği içirirlermiş ki bebek doğduktan hemen sonra süt gelsin diye. Hatta bunu sadece özel hastanelerde uygulamıyorlarmış, devlet hastanelerde bu uygulamayı yapıyormuş. Yani bu uygulama devlet politikası ilede destekleniyor.
      Hımmm dedim ve araştırmaya başladım malt iceceğini. Nedir bu içecek? Bebek sitelerinde satılıyormus zaten anne sütü arttırıcı diye. Hemen aldım denedim pek bi faydası yoktu bazı markaların. Varsa de bende etkili olmamıştı. Ülker bile çıkarmış Malt içeceği şeftalili , ananasli , Armutlu hepsini denedim. Hiç bir faydasını görmedim. Sadece  ebebek'te bir ara satılıyordu ama şimdi satılıyor mu bilmiyorum KARAMALTZ markasının etkisini görmüştüm. "Almanya'da üretilmiştir" yazıyordu üzerinde.
      Peki neydi bu malt içeceği, içeriği neydi ? Cevap Alkolsüz bira.
      Birde bir kitaptan 2 tatlı kaşığı pekmez ile 1 çay kaşığı kuru maya( instant maya diye satılıyor marketlerde ve şimdilik sadece Dr. Otker markasının var.)
      Peki bu instant maya neydi.:) arkadaşlar lafı fazla uzatmaya gerek yok bizim herzaman evde kullandığımız emeklerimizi,  poğaçalarimizi mayaladığımız maya, bira mayası imiş. Bunun kuru haline de instant maya deniliyor. Yaş mayada aynı şey ancak kuru mayayi yutması daha kolay olduğu için kuru mayayı tavsiye ediyor kitap.
     Yani yukarıda belirttigim 2 tatlı kaşığı pekmez ile 1 çay kaşığı instant mayanin içeriği ile malt iceceginin içeriği aynı. Ancak kitapta bu karisimin sabah , öğle, aksamda aynı ölçülerde içilmesi gerektiği yazmıştı.
     Sonuç denedim faydasını gördüm, tavsiye ederim...

Posted via Blogaway

Posted via Blogaway

Posted via Blogaway


Posted via Blogaway

26 Nisan 2014 Cumartesi

Teşekkürler Sabun Diyari

        Bu posta yazmakta biraz geciktim aslında. Hem iş kadını olmak hem annelik beni bu postu yazmam da biraz geciktirdi.
        Komsum olan Sabun Diyari face sayfası :) o da nasıl oluyorsa :) benim minik aslanima hazırlamış oldugu çocuk hikaye kitapları için teşekkür ediyorum..
      
 

25 Nisan 2014 Cuma

İçimize Montesori Kaçti...


    Daha önce ki postlarımda montessori eğitimi hakkında bilgiler vermiştim. Çağdaş ve gayretkar anneler sayesinde bende montessori eğitimi ile tanıştım.  Umarım benim vesilemle de diğer anneler, ülkemiz için yeni fakat dünya için hiçte yeni olmayan bu eğitimle tanışır. Umarım bizim gibi bu Montessori eğitimine gönül veren anneler sayesinde Türkiye'deki eğitim sistemi çocuklarımız için, çocuklarımızın ihtiyaçları için ve onların dünyadaki gelişmelere ayak uydurabilmeleri için değişir.
      Gelin bu eğitime önem verelim. Bebeklik çağında evde uygulayabileceğimiz basit Montessori eğitimleri ile ilerleyen dönemlerde Montessori eğitimi veren anaokulları ve kreşler ile bu eğitim sistemini benimseyelim ve bu eğitim sistemini eğiticilerden talep edelim ki çocuğumuz diğer gelişmiş milletlerin seviyesine ulaşabilsin. Bu eğitim sisteminin sadece elit kesime hitap ettiği düşüncesinden de yavaş yavaş kurtulalım.
     Her şey yavrularımız için onların gelecekleri için...
     Gelelim bizim evde uygulamaya koyduğumuz Montessori eğitimlerine.
     İlk olarak bir kaptan diğer bir kaba elma boşalttık. Tabi elmaları saya saya boşalttık.  Bir elma, iki elma... çok severek oynadık bu oyunu.
     Ikinci olarak bir kaptan diğer bir kaba ip makaralarını kürek yardımı ile diğer bir kaba boşaltma. Benim miniğimize 16 aylık, küçük olduğu için kürek kullanmayı beceremedi onun yerine ellerini kullanmayı tercih etti. Yine çok sevdik bu oyunu.
     Üçüncü olarak her zaman dikkatini çektiği çamaşır makinesine çamaşırlarımızı koymaya çalıştık. Çamaşır makinesine çamaşırları koydu boşalttı koydu geri çıkardı. Bu aktivite de dikkatini çekmişti.
     Dördüncü olarak bugün her susadığında suluğunu kendi eline verdim ve sen iç dedim. Yiyeceklerin genelde kendisi yemeye çalıştı. Yiyecek konusunda genelde ısırıp atmayı tercih etsene içecek konusunda başarılıydık.
     Beşinci aktivitemiz ise Sabun Diyarı' nın hediye ettiği kitapları okumak. Şimdilik pekte dikkatimiz çekmedi.:(
     Son aktivitemiz dış fırçalama.  Alt dişleri severek fırçaladı ama üst dişlerini fırçalamak söz konusu ise nefret ediyor. Üst dişlerinin fırçalamayı hiç sevmiyor. Zamanla alışır umudundayım.
      :) Bugünlük aktivitelerimiz bunlar. Aslanım daha küçük olduğudan kesme, yapıştırma, boyama.... gibi aktiviteler de biraz daha ince iş olduğu için aslanımın yapmasını beklemiyorum. Ancak yaşına ve ayına uygun aktiviteleri araştırıp, uygulayıp sizlerle ileriki günlerde paylaşacağım.